Komplo Teorisi: Derin Kulak - ECHELON

Yorum

1960'da Rusya'ya iltica eden iki NSA görevlisi ABD'nin 40 ülkenin haberleşmesini dinlediğini açıkladı. ABD bu iddiayı sürekli inkar etti.


Dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, SMS ve elektronik posta iletişimini dinleyen dev bir kulak: Echelon. Amerika Birleşik Devletleri'nin sürekli inkar ettiği Echelon'un varlığı resmi olarak ilk kez, 23 Mayıs 1999'da Avustralya, Canberra'daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) Başkanı Martin Brady'nin yaptığı açıklamayla kabul edildi. Brady, ülkesinin 50 yıldır varolan ve gizlenen küresel bir elektronik izleme sisteminin parçası olduğunu kabul eden ilk kişi oldu. Bu gelişme, üye ülkeleri en çok da ABD ve İngiltere'yi rahatsız etti. Sisteme 5 ülke üye idi ve diğer üyeler, Yeni Zelanda ve Kanada idi. Ayrıca, çeşitli müttefik ülkelerde de Echelon'un üsleri bulunuyordu.

1960'ta eski ajanlari itiraf etti


Dünyanın gizli bir kulak tarafından dinlendiği aslında 1960 yılında ortaya çıkmıştı. Rusya'ya iltica eden iki NSA görevlisi, Bernon Mitchell ve William Martin, 6 Eylül 1960'da Moskova'da bir basın toplantısında NSA'nın 2000 dinleme istasyonuyla, bunların kurulu oldukları ülkeler de dahil olmak üzere en az 40 ülkenin gizli haberleşmesini dinlediğini açıkladılar. Dünyanın her yanına dağılmış olan istasyonlardaki binlerce analistin mesajlarını izlediği "mimli" kişiler arasında, Afrikalı gerilla liderlerinin yanısıra, Vietnam Savaşı'na karşı çıkan aktris Jane Fonda ile bebek bakımı uzmanı Dr. Benjamin Spock da bulunuyordu.

Avrupa'nın yüzde 90'ını dinliyor


Sistemin varlığının ilk kez Echelon'a üye ülkelerden biri olan Avustralya tarafından kabul edilmesinden sonra Avrupa Birliği harekete geçti. ABD'den istihbari olarak geri kalmamak için, hemen bir rapor hazırlattı. Echelon hakkında Avrupa Parlementosu'ndaki ilk rapor 1988'de yayınlandı. AB raporuna göre ABD, Avrupa'daki telefon, faks ve e-posta haberleşmelerinin %90'ını Echelon sistemiyle denetliyordu. Raporun açıklanmasının ardından İtalya, Echelon'un bilgi toplama yöntemlerinin İtalyan kanunlarına aykırılığının incelenmesi için bir komisyon kurdu. Danimarka Parlamentosu da benzer bir araştırma başlattı. Ve 1999'da, ABD'deki elektronik mahremiyet örgütü EPIC, Echelon'la ilgili olarak ABD hükümetini mahkemeye verdi.

AB'nin 'Echelon'u Enfopol


AB raporunun hazırlanmasının amacı, ABD'nin dünyayı dinleme faaliyetlerinin bir benzerinin Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilmesiydi. AB'ye üye ülkeler, ABD'nin internet de dahil olmak üzere dünya iletişimini gizli bir biçimde takip etmekte kullandığı Echelon adlı sistemine bir "rakip" çıkarma hazırlığı yapıyor. AB'nin dinleme sistemine Enfopol adlı veriliyor. Öte yandan ABD ve Echelon üyeleri olan, İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya'nın yanısıra, Rusya, Çin, Danimarka, Hollanda, İsviçre, Fransa ve İsrail gibi devletlerin de benzer sistemler kullandığı biliniyor.

Ticarî sırları da çalıyorlar


Echelon'un ortaya çıkışıyla birlikte, ABD'nin uluslararası ihalelere girecek Amerikan şirketleri için rakiplerin sırlarını çalmak için de sistemi kullandığı öne sürüldü. İddiaya göre, ABD firmalarının katılacağı ihalelerde rakip şirketlerin iletişimi dinlenerek milyarlarca dolarlık kazanç sağlandı. Avrupa Birliği, İngiltere dışında bu ağa karşı engelleme çalışmalarını yoğun şekilde sürdürüyor.

Tüm haberleşmeyi zaptediyor


Avrupa Parlamentosu'na 1999'da elektronik istihbarat konusunda sunulan ikinci raporun yazarı olan Duncan Campbell'e göre Echelon, ABD'nin en büyük istihbarat örgütü olan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafından, ticari ve askeri iletişim uyduları aracılığıyla yapılan haberleşmeyi zaptedip incelemek için geliştirilen bir araç. Sistemin öteki parçaları da internet, yeraltı ve denizaltı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi zaptediyor ya da özel uydularla haberleşme sinyallerini topluyor.

Kökleri Enigma'ya kadar uzanıyor


Echelon'un kökleri İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar uzanıyor. Nazi 'Almanya'sına karşı savaşta ittifak yapan İngiltere ve ABD, doğal olarak istihbarat alanında da yakın bir işbirliği yaptılar. Alman şifre makinesi Enigma'nın şifresini çözmekle görevlendirilen matematikçi ve bilgisayar teknolojisinin önderi Alan Turing ve ekibi, şifreyi başarıyla çözdü ve anahtarını Amerikalılar'a da verdi. Amerikalılar da Japonlar'ın askeri şifrelerini çözerek İngilizler'e verdi. İki ülke bu yolla düşmanlarının radyo haberleşmelerini dinlediler ve yüzbinlerce gizli mesajı çözdüler.

Savaşın sona ermesinin ardından NSA ve İngiliz Devlet İletişim Karargahı GCQH 1947 yılında UKUSA (İNGİLTERE-ABD) anlaşmasını imzaladılar. Daha sonra İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın elektronik istihbarat birimleri de anlaşmaya katıldı. Nihayet Batı Almanya, Danimarka, Norveç ve Türkiye de UKUSA kapsamına "üçüncü ülkeler" olarak eklendiler.

İngilizce konuşan beş ülke dünyanın çeşitli bölümlerindeki haberleşmeyi izlemek üzere işbirliği yaptılar. İngiltere'nin payına Afrika ile Urallar'a kadar Avrupa düştü. Kanada, kuzey enlemleri ve Kuzey Kutbu'ndaki, Avustralya da Okyanusya'daki iletişimi izleme sorumluluğunu üstlendiler. Echelon sisteminde üye ülkeler adına Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA), Kanadalı (CSE), İngiliz (GCHQ), Yeni Zelandalı (GCSB) ve Avustralya'daki DSD (Savunma Sinyalleri Müdürlüğü) görev yapıyor.



DÜNYANIN EN BÜYÜK KULAĞI: NSA


Amerika'da dinleme faaliyetlerini yürüten üç ayrı kuruluş bulunuyor; NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı), FBI (Federal Araştırma Bürosu) ve CIA. ABD'nin 'en büyük kulağı' olan NSA, Başkan Harry S. Truman'ın 24 Ekim 1952'de imzaladığı 'çok gizli' genelgeyle kuruldu. Truman bu yeni kuruluşa, dünya çapında iletişim istihbaratı görevi verdi. Önceleri diplomatların ve askerlerin şifreli telsiz görüşmelerini dinleyen NSA, daha sonraları uluslararası sivil telefon görüşmelerini de hedefleri arasına aldı.

1960'lı ve 70'li yıllarda ortaya çıkan yönlü telsiz haberleşme ve uydu teknolojisi NSA'nın işini daha da kolaylaştırdı. Artık havaya çıkan hiçbir radyo sinyali, hiçbir telefon görüşmesi NSA'nın dünya yüzeyine dağılmış binlerce uzmanının eline düşmekten kurtulamıyordu. NSA, kurulduktan hemen sonra, gizli bir iç yönetmelik çıkararak CIA ile işbölümü yaptı. CIA de bir yıl sonra, kendi sınırlarının belirlemek amacıyla FBI ile pazarlığa oturdu. CIA'nin ülke içindeki faaliyet alanı çizildi. NSA'da halen 21 bin personel görev yapıyor. Bu rakam bazı iddialara göre 50 bin civarında. ABD, elektronik istihbarat için yılda 20 milyar dolar harcıyor. NSA'nın yıllık bütçesi ise 3,6 milyar dolar. NSA'nın Boeing 707 uçak gövdeleri üzerinde geliştirilen RG-135 tipi uçakları ABD hava kuvvetleri içinde bağımsız olarak görev yapıyor. ABD donanma gemileri görünümündeki gemileri okyanus ve denizleri denetliyor. NSA'nın yer istasyonlarının ABD büyükelçiliklerinde ya da ABD'ye dost ülkelerin topraklarında, evsahibi ülkelerin denetimine tâbi olmaksızın faaliyette bulunduğu sanılıyor. Sistemin parçaları, internet, yeraltı ve denizaltı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi ele geçiriyor ve uydular vasıtasıyla NSA merkezine iletiliyor. 

Big Brother'ın gözleri
Echelon'un uydu haberleşmelerini dinleyen gelişmiş anten sistemleri, ABD, İtalya, İngiltere, Türkiye, Yeni Zellanda, Kanada, Avustralya, Pakistan, Kenya topraklarında ve muhtemelen diğer bazı ülkelerde de faaliyette. Echelon'un üye ülkelerin yanısıra açıklanmayan müttefik ülkelerde de dinleme sistemleri var. Bunlardan biri Kıbrıs Rum Kesimi'nde. Rumlar tarafından yakın geçmişte bu üs aleyhinde gösteriler düzenlenmişti. İddialara göre, Echelon sistemine ait Türkiye'de de üsler bulunuyor. Bu üssün Karamürsel'de olduğu iddia ediliyor. Öte yandan Echelon'un miadını doldurduğu düşünülen cihazları çoğu zaman bulundukları ülkenin istihbarat servislerine veriliyor. Bu iddiaya göre de, MİT'in elinde de Echelon'un eski cihazları bulunuyor.

'Umbra Gamma' gizlilik!


UKUSA sistemi çerçevesindeki haberalma çalışmalarında, öteki örgütlere kıyasla çok daha sıkı gizlilik kuralları uygulanıyor. Sistemdeki izleme istasyonlarında görev alan her kişi, bildiklerini "ömrü boyunca" saklı tutmayı taahhüt ediyor, göreve başladığında bir "endoktrinasyon" sürecine tabi tutuluyor, her somut proje için bu endoktrinasyon tekrarlanıyor. Echelon ve kardeşlerindeki en düşük gizlilik derecesi, öteki haberalma örgütlerinin "çok gizli" (top secret) kategorisinin de üzerinde "top secret umbra" damgası taşıyor. Gizlilik derecesi daha yüksek dökümanlaraysa "Umbra Gamma" damgası vuruluyor.

Gelişmiş bilgisayarlar kullanılıyor


UKUSA ittifakının çerçevesine giren tüm haberalma ağı, bir tür İnternet gibi çalışıyor. Tüm istasyonlar, bir servis sağlayıcı gibi çalışan NSA'nın "Platform" adlı merkezi bilgisayar sistemiyle irtibatlı. Sistemde ayrıca Embroidery (Nakış) Tideway (Med kanalı) Oceanfront (Okyanus kıyısı) gibi alt bilgisayar sistemleri bulunuyor. Ayrıca çaşitli birimlerin telekonferans yoluyla haberleşmesini sağlayan Gigster adlı, şifreli bir kanal da var. ABD ve İngiliz askeri haberleşme uyduları Milstar ve Skynet'in yanısıra, okyanus diplerindeki iletişim kabloları da çeşitli birimler arasında irtibat sağlıyor.

Intelink adlı özel bir sistem


Sistem, topladığı istihbarat bilgilerini de 1996 yılında NSA'nın Fort Meade'deki merkezinde kurulan ve internet esaslarına göre çalışan "Intelink" adlı bir bilişim ağıyla paylaşıyor. Intelink, ABD'nin 13 ayrı istihbarat örgütüyle bazı dost istihbarat örgütlerini birbirine bağlıyor. Yetkili kullanıcılar bir "ana sayfa" üzerindeki haritanın çeşitli yerlerine tıklayarak istedikleri ülke hakkındaki istihbarat bilgilerine ulaşabiliyorlar.


Yarım saatte 1 milyondan fazla bilgi inceliyor


1982 yılında eski NSA direktörü William Studeman'ın verdiği bilgiye göre tek bir istihbarat toplama sistemi, yarım saat içinde 1 milyondan fazla girdi sağlayabiliyor. Filtreler, bunların 6500'ü dışındakileri atıyor. Bunlardan 1000 kadarı, bir sonraki kademeye iletilmeye değer bulunuyor. Analistler bunların içinden normal olarak 10 tanesini seçiyor ve bunlardan yalnızca bir tanesi sonunda bir rapor haline geliyor. Haritalarda tüm dünyayı ince bir ağ gibi ören bu dev elektronik istihbarat ağı içinde Echelon'un 1970'li yıllarda ortaya çıktığı ve iletişimin büyük ölçüde haberleşme uyduları aracılığıyla yapılmaya başlamasıyla birlikte öneminin giderek arttığı sanılıyor.



İNTERNETİN KİLİT NOKTALARINDA O VAR



Echelon sisteminin verimliliği için internetin yaygınlaşması büyük kolaylık sağladı. Uluslararası internet ağlarının kilit noktalarına (Router) veri iletişimini filtreden geçiren adlı "Sniffer" sistemler kullanılıyor. Öte yandan, kıtalararası iletişim hatlarını dinlemek (ABD'nin okyanus tabanındaki telefon hatlarını kontrol altında tutabilmek için bu kablolara dinleme cihazları yerleştirdiği bilinmektedir; bu cihazlardan biri 1982'de kabloların bakımını yapan bir Fransız sualtı ekibi tarafından bulunmuştur) gibi çeşitli yöntemlerle, dünya üzerindeki iletişim sistemlerinden geçen veri paketleri Echelon tarafından toplan-maktadır.



TÜM VERİLER KELİME KELİME TARANIYOR


Echelon tarafından toplanan bütün bilgiler, otomatik olarak Echelon ağına bağlı "filtre" bilgisayarların içinden geçiriliyor. Her an, yüzbinlerce görüşme Echelon'a yakalanıyor. Telefon görüşmelerinin ses kayıtları, hassas "ses tanıma" yazılımları ile taranıp otomatikman metne dönüştürülüyor. Bu metinlerde, önceden tespit edilen "tehlikeli" "anahtar sözcük" olup olmadığı sınanıyor. Eğer böyle bir kelime saptanırsa, bilgisayarlar otomatik olarak o görüşmeyi hem ses hem de metin biçiminde dosyalıyor. Ardından, görüşmeyi kimin yaptığı tespit ediliyor ve görüşmeyi yapan kişi izlenmeye alınıyor.


Elektronik sinyal istihbaratı


Elektronik dinleme operasyonuna sinyal ihtihbaratı (Signal Intelligence) ya da kısaca (Sigint) deniliyor. ABD, birkaç müttefikiyle birlikte yürüttüğü "Sigint" sistemiyle her gün dünyanın her tarafından milyonlarca mesajı yasal olmayan yollarla zaptedip inceliyor. Bu sinyal istihbaratının yanısıra, genel elektronik istihbarat sisteminin bir parçası olarak IMINT (görüntü istihbaratı) devrede. IMINT, fotoğraf uydularıyla resim çekerek ve radar uydularıyla karaları ve denizleri tarayarak gerçekleştirilen bir casusluk sistemi.

Bu görevi yürüten Ulusal İstihbarat Ofisi (NRO), Amerikan gizli servisleri arasında en küçüğü. 2000 kadar görevli, uyduları yörüngesinde tutmak ve yönlendirmekten sorumlu. Bu görevliler uydularla elde edilen gizli bilgileri ABD Merkezî Haberalma Örgütüne (CIA) ve Amerikan ordusuna dağıtıyor.

Sinyal istihbaratı yalnızca ABD'nin tekelinde değil. Bu alanda en büyük istihbarat faaliyeti NSA tarafından yürütülmekteyse de, başta Rusya, Çin, Fransa olmak üzere başka bazı ülkeler de kendi sinyal istihbarat ağlarını geliştirmeye çalışıyorlar. Hatta, Danimarka, Hollanda ve İsviçre gibi ülkelerin de görece küçük Echelon türü dinleme istasyonları geliştirdikleri bildiriliyor.



HAVADA, KARADA VE DENİZDE ECHELON UYDULAR 
Dünya yörüngesindeki NSA'ya ait uydular, Echelon projesi için, ses, görüntü ve internet trafiğini gaspedip NSA'ya gönderiyor.

DENİZALTILAR 
ABD nükleer denizaltıları, kıtalar arasında haberleşmeyi sağlayan okyanus diplerindeki kablolara gizlice alıcılar yerleştiriyor.

GEMİLER 
Echelon sistemi için çalışan gemiler okyanuslarda sürekli seyir halindeler. Bu gemiler topladıkları bilgileri NSA merkezine iletiyor.

UÇAKLAR 
Boeing 707 gövdeleri üzerinde geliştirilen RG-135 tipi uçaklar, taşıdıkları süper bilgisayarlarla Echelon için çalışıyorlar.

YER İSTASYONLARI 
Yer istasyonları genelde ABD'nin büyükelçiliklerinde kurulu ve evsahibi ülkelerin denetimi olmaksızın görev yapıyor.

Echelon 11 Eylül'ün şifresini çözemedi
ABD'nin 11 Eylül saldırılarını Echelon aracılığıyla haber alamamasında en önemli neden olarak kriptoloji gösteriliyor.

11 Eylül'deki saldırı sonrasında Echelon gibi yüksek teknolojiye sahip bir sistemin kurucusu olan ABD'nin, bu saldırıları neden önceden haber alamadığı tartışıldı. 11 Eylül saldırılarının, ABD'nin dünyadaki hakimiyetini pekiştirme operasyonunun bir parçası olduğu şeklindeki komplo teorilerilerini şimdilik bir yana bırakırsak, NSA'nın 11 Eylül saldırılarını haber alamamasında en önemli neden olarak kriptoloji gösteriliyor.

Bu görüşe göre, bazı ülkeler gizlice haberleşmelerini dinleyen büyük "kulaklar"dan, bazı firmalar da bilgisayar korsanlarından korktukları için, şifreleme sistemleri büyük önem kazandı. Bu şifreleme sistemleri doğal olarak, teröristler tarafından da yaygın bir şekilde kullanılıyor. Soğuk Savaş bitene kadar modern elektronik şifreler yalnız belli çevrelerce kullanılabildi. Bunlar askeri personel, casuslar ve diplomatlardı. Bu çevreler dışında şifre kullanılabilmesi için, kullanılan şifrelerin gizli servislerce çözülebilecek cinsten olması gerekliydi.


Echelon'un çözemediği şifre


1991'de birden herşey değişti; genç bir Amerikalı bilgisayarcı Phil Zimmerman, kendi bulduğu, çözümü son derece zor, çok basit bir şifre programını ücretsiz olarak internet aracılığıyla bütün dünyaya yaydı. Bu şifre PGP (Pretty Good Privacy) olarak biliniyor (anlamı: Mükemmel Sır Saklama). NSA'yı ve dünyanın bütün gizli servislerini bir korkudur aldı; onlar ki yıllardır güvenli bir iletişim için en iyi şifreyi arayıp duruyorlardı.

PGP'den sonra ona benzer daha mükemmel şifreler bulundu. NSA bilgisayarları bunların hiçbirini, ya da hemen hemen hiçbirini, çözemiyor. Bunun için 250 haneli sayılarla oluşturulan ve çözümü süper bilgisayarların bin yıllarını alabilecek bu şifrelerin çözümü için NSA, kuramsal olarak bunları birkaç saniye içinde çözebilecek kuantum bilgisayarların gelişmesini sabırsızlıkla bekliyor ve bu araştırmaları cömertçe destekliyor.


Şifre yazılımlarını artık herkes kullanabiliyor


Şifreleme teknolojilerinin önümüzdeki yıllarda uzun süre tartışılacak bir konu olduğu belirtiliyor. Burada devletler, giderek karmaşıklaşan yapıları nedeniyle şifreleri çözmekte zorlandıklarından yeni alternatifler arıyor. Üstelik bu giderek zorlaşan şifreleme sistemlerinin internet üzerinden ücretsiz indirilebiliyor olması, herkesin mesajlarını şifreli olarak göndermesine olanak sağlıyor. Bu durum, ağlar üzerindeki dolaşan bilgileri alıkoyma yeteneği azalan Echelon gibi sistemlerin sahiplerini tedirgin ediyor. Tahminlere göre, 11 Eylül'ü Echelon sistemi, saldırıyı düzenleyenlerin yüksek güvenlikli şifreleme sistemleri kullanarak haberleşmesi nedeniyle haber alamadı.


"Arka kapı" tehlikesi


Siber uzayda dolaşan bilgileri okuma yeteneğini kaybettiği zaman, değerli bir silahını kaybetmiş olacak olan devletler, yazılımların sadece kendileri tarafından açılabilecek "arka kapı"lar bırakılarak hazırlanmasında ısrarlı.


Buna "anahtar rehim" veya "anahtar geri alma sistemi" deniliyor. Amerikan popüler söyleminde bu durum "Chipper Chip" olarak bilinir. İddialara göre, Microsoft, ABD çıkarları ve bazı ticari sırları elde etmek için, ürettiği yazılımlarda bir açık kapı bırakıyor ve bu açık kapı sayesinde, ABD askeri ve istihbarat birimleri, üzerinde Microsoft yazılımı bulunan bilgisayarlardan kullanıcı farkına bile varmadan bilgi alabiliyorlar. Bilindiği gibi, başını Rusya, Çin ve Fransa'nın çektiği bazı devletler, bu tehlikeye karşı ülke sırları ve askeri güvenliği sağlamak için, Linux tabanlı "Milli İşletim Sistemi" üretme yoluna gidiyorlar.


Echelon'u örseleme günü: Jam Echelon Day!


Echelon'un varlığının öğrenilmesinden sonra, Echelon karşıtı sivil gruplar oluşmaya başladı. Echelon karşıtlarının açtığı ve http://uid0.sk/echelon/mail_en.php adresinden ulaşılabilen bir siteden, sistemi kilitlemek için, mesaj göndermek mümkün olabiliyor. Echelon'un tehlikeli olarak tanımlamış olabileceği kelimeler, gönderilecek mesaja yazılıyor ve bu mesaj Echelon'un kurulduğu gün olan 21 Ekim günü postalanmak üzere saklanabiliyor veya hemen gönderilebiliyor.


Bu yöntemin Echelon'a karşı etkili olup olmadığı bilinmiyor. Sistemin büyüklüğü ele alındığında, "Echelon Day" kapsamında gönderilen mesajların, sembolik kalacağı varsayılabilir. Bu eylemin amacı olsa olsa, insanları Echelon hakkında bilgilendirmek ve Echelon'a karşı tepkisiz kalınmayacağını, projenin sahiplerine göstermektir.


İNTERNETİN YAYGINLAŞMASI BU PLANIN BİR PARÇASI MI?


Küresel bir bilgi ağı olan internetin yaygınlaşması ve e-devlet projelerinin geliştirilmesinin en önemli amaçlarından biri, kitlelerin daha iyi izlenmesidir. İnternet ne kadar çok yaygınlaşırsa, Echelon gibi kulaklara sahip ülkeler, ağ üzerinde dolaşmakta olan daha fazla bilgiyi alıkoyacaklardır. İnterneti kullanan, onun e-posta, haber grupları, web sayfaları, sohbet odaları gibi hizmetlerini kullanan herkes arkasında iz bırakmaktadır. Örneğin, ücretsiz e-posta adresi veren bir şirkete veya bir siteye kayıt olurken verdiğimiz bilgiler sadece o hizmeti aldığımız şirketin eline geçmez. Şirketler ticari olarak bunu başka firmalara satabileceği gibi, siber ağlar üzerinde dolaşan bu bilgiler Echelon ve benzeri sistemler tarafından yakalanır. Benzer şekilde, e-devlet projesi de hükümetlerin vatandaşlarını fişlemek ve davranışlarını izlemesinden başka bir şey değildir. E-devlet projesi, devletle olan ilişkilerimizde, bürokrasiyi azaltarak büyük yararlar sağlarsa da, bireyler için yarardan çok zarar getirebilir.


Echelon üsleri kapatılacak


NSA ve Amerikan ordusu, gelecekte uzaydan casusluk sistemlerini havada onlarca saat kalabilen pilotsuz uçaklarla tamamlamayı düşünüyor. Gelecek yıllarda casus uydular ve pilotsuz uçaklar, çok yükseklerden dünyayı dinleyen "büyük kulaklar" olacaklar ve IOSA (Integrated Overhead Sigint Architecture) mimarisi altında birleştirilecekler; bunlar sayesinde NSA'nın bir düşü gerçekleşecek: yabancı ülkelerdeki NSA istasyonlarını kapatmak. NSA, savaş karşıtlarının gösterilerine, parlamento araştırmalarına –en son Avrupa Parlamentosu örneği– ve yerel görevlilerin kaçmasına neden oldukları için çok göze batan bu istasyonları kapatmayı planlıyor. Geleceğin IOSA projesiyse uyduların başka uydularca dinlenmesine ve pilotsuz uçaklarla istihbarata yönelik. Toplanan bilgiler derhal röle (aracı) uydularla ABD'ye iletilerek işlenecek.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Sayfa Başına Dön
-->