KIYAMET NASIL OLACAK?


Kıyamet Bütün canlıların öleceği, dünyanın ömrünün bitip, harab olacağı gün; dünyanın sonu, kıyamet kopması. Ölülerin tekrar diriltileceği, hayat bulacağı güne de kıyamet veya kıyamet günü denir.Dünya üzerine'de yaşayan ister müslüman ister diğer dinlerden olan inananları ve inanmayanları bekleyen kaçınılmaz olan ilginç ve enteresan kıyamet alametlerini ve kıyameti birlikte öğrenelim. Kıyamet, bu dünya hayatından sonra gelecek olan ahiret hayatının başlangıcıdır. ahirete inanmak ise imanın (Müslüman olmanın) şartlarından biridir.

Kıyamet mutlaka kopacaktır. Ne zaman olacağını ancak Allahü teala bilir. Kur’an-ı kerim’de A’raf suresi 187. ayet-i kerimesinde mealen; “Habibim! Sana kıyamet ne zaman kopar, diye sorarlar. De ki: Onu ancak Rabbim bilir. Onu kimse bilemez. Vakti gelince onu ancak Alahü teala meydana çıkarır. O size ansızın gelir.”




Fakat kıyametin alametleri bildirilmiştir. Bu alametler iki kısımdır. Biri küçük alametler olup, sayıları pekçoktur. Bunların birçokları görülmüş ve meydana çıkmaya devam etmektedir. Peygamber efendimiz tarafından 1400 sene evvel bildirilen kıyametin küçük alametlerinin bugün aynen vuku bulması ise, Peygamber efendimizin en büyük mucizelerinden biridir. Bir kısmı da büyük alametlerdir. Bunların sayısı bildirilmiştir. Bu alametler çıkmadıkça kıyamet kopmaz.

Küçük alametler: Hadis-i şeriflerle bildirilmiştir. Bu alametlerden bazıları şunlardır:

İnsanlardan ilim kalkıp, cahillik çok olur. Cahiller başa geçip, cahillikleri ile insanlara hükmeder. İnsanlardan emanet kalkar, yani emin kişi bulunmaz ve aşağı insanlar yüksek tutulur. alimler zulüm ve fısk (günah) işler, ibadet edenlerin çoğu da din bilgilerinden habersiz olup adet üzere ibadet ederler. Zararından kurtulmak için, insanlara ikram olunur. Erkek karısına uyup, anasına muhalefet ve isyan eder. Aşağı kimseler, meclislerde, toplantılarda söz ve nutuk söyler. En aşağı kimseler dünyada başa geçip, insanlar arasında muteber olur. Oyun ve çalgı aletleri çok kullanılır. Sonra gelenler, önce gelmiş olanlara bilgisiz ve ahmak der. Erkek ile kadınlar arasında harama, günaha vasıta olanlar çok olur. Filan kimse pek akıllı ve nazik kişidir, dediklerinde, kalbinde zerre kadar iman bulunmaz. Adam öldürmek ve fitne çok olur. Bid’atler çıkıp, sünnetler terk olunur. Deccal vekilleri çıkıp, insanları doğru yoldan çıkarır. Her köşede zalim ve cebbarlar görünüp, zorla insanların mallarını elinden alır. İnsanlarda, birbirine karşı sevgi kalmaz. Doğru söyleyene insanlar kızıp, onu başlarından kovmaya, işinden ayırmaya çalışır. Gençler, günahlara dalıp, kadınlar işi azıtarak baştan çıkar. Hadis-i şerifte; “Gençleriniz fasık olunca, sizin haliniz ne olur?” ve “Kadınlarınız taşkınlık edip, İslamiyetin hududunu aşınca haliniz ne olur?” buyruldu. İslamiyete uygun işler ayıp sayılıp, terk olunur. Tuğyan, taşkınlık yapılıp, yeme, içme ve giyinmede israf edilir. İslam dininin izin vermediği şekilde hareket edilir. Kadınlar kocasına karşı gelir ve dediğini yapmaz. İslamın ismi, Kur’an-ı kerimin resmi kalır. Yani emirlerine uyulmaz. Nitekim hadis-i şerifte; “Yakında insanlar üzerine bir zaman gelir ki, İslamın ancak ismi, Kur’an-ı kerimin ancak resmi kalır. Mescitleri (camileri) görünüşte mamur, lakin hidayet ve irşad yönünden haraptır.” buyruldu.

Büyük alametler: Eshab-ı kiramdan bir cemaatin, kıyametten konuştuğu bir sırada Peygamber efendimiz buyurdu ki: “On büyük alamet görülmeyince, kıyamet kopmaz.” ve “Duman, Deccal, Dabbetülerd, güneşin batıdan doğması, isa’nın (aleyhisselam) gökten inmesi, Ye’cüc ve Me’cücün çıkması, doğuda-batıda ve Arabistan’da çökme olacak, bunlardan sonra Yemen’den bir ateş çıkıp halkı bir araya getirecektir.” Diğer sahih hadislerde hazret-i Mehdi’nin geleceği de bildirilmektedir. Bir hadis-i şerifte; “Kıyamet kopmadan önce, Allahü teala benim evladımdan birisini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur ve dünyayı adaletle doldurur. Ondan önce dünya zulümle doluyken, onun zamanında adalet ile dolar.” buyruldu. Bu alametlerden biri ortaya çıkınca, diğerleri birbiri ardından ortaya çıkar.

Duman: Büyük bir duman her tarafı kaplayacaktır. Dumandan sorulunca sevgili Peygamberimiz; “Semanın (gökyüzünün) apaçık duman getirdiği günü bekle ki, müşriklerin halini göresin.” mealindeki Duhan suresinin 10. ayet-i kerimesini okudu. Sonra buyurdu ki: “Doğu ile batı arası dumanla dolar. Kırk gün, kırk gece kalır. Mü’minler nezle gibi küçük bir hastalığa tutulur. Kafirler, sarhoşlar gibi olup, burunlarından, kulaklarından ve arkalarından duman çıkar.”

Deccal: Deccal hakkında pekçok hadis-i şerif vardır. Buyruldu ki: “Geçmiş peygamberler şaşı, kör ve yalancı olan Deccal’in, büyük fitne ve musibet olduğunu haber verip, ümmetlerini, onun şerrinden, zararından korkuttular.” Zira adem aleyhisselamdan kıyamete kadar, onun gibi büyük musibet, korkunç düşman dünyaya gelmemiştir. ahir zamında, kıyamete yakın meydana çıkıp, çok memleketleri istila eder. İnsanlara ilah olduğunu söyleyerek, onları aldatır. Dünyada kırk gün kalır. Onu, isa aleyhisselam öldürür. (Bkz. Deccal)

Dabbet-ül-Erd: Kıyamete yakın çıkacak olan büyük bir hayvandır. Mekke-i mükerremede Safa Tepesi altından çıkar. Onda her hayvanın rengi ve benzerliği bulunur. O kadar kuvvetlidir ki, kime kavuşmak istese yetişir. Onu öldürmek isteyen, başaramaz. Allahü teala, Neml suresi 82. ayet-i kerimesinde mealen; “Kıyamet yaklaştığı zaman, onlar için yerden dabbe (hayvan) çıkarırız.” buyurdu.

Güneşin batıdan doğuşu: Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “Güneş batıdan doğmayınca, kıyamet kopmaz. Güneş batıdan doğunca, bütün insanlar Yahudiler, Hıristiyanlar iman ederler.” Fakat fayda vermez. Bir Cuma gecesi, her zamanki gibi güneş batar. Üç gün doğmaz. Sonra adet dışı olarak batıdan doğar.

isa aleyhisselamın gökten inmesi: isa aleyhisselam ölmemiştir, göktedir. Kıyamete yakın, gökten inip, Deccal’ı öldürür. Hazret-i Mehdi de onun yanında olacaktır. Hadis-i şerifte; “isa aleyhisselam yeryüzüne iner. Evlenir ve bir oğlu dünyaya gelir. Kırk beş yıl yaşar. Sonra vefat eder ve benim kabrimde defnolunur. Ve ben Ebu Bekr ile Ömer arasında isa (aleyhisselam) ile beraber bir kabirden kalkarım.” buyruldu. (Bkz. isa Aleyhisselam)

Ye’cüc ve Me’cüc: Allahü teala Enbiya suresi 96. ayetinde mealen; “Ye’cüc ve Me’cüc, seddi yıkıp her yüksek yerden süratle çıkarlar.” buyuruyor. Ye’cüc ve Me’cüc denilen kimseler, Nuh aleyhisselamın oğlu Yafes’in soyundandır. Yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları kısadır. Herbirinin bin çocuğu olur. Arkasında kaldıkları seddi hergün oyarlar. Kafirdirler. Sed arkasından çıkınca insanlara saldırırlar. İnsanlar, şehirlere, binalara saklanırlar. Hayvanları yiyip bitirirler. Nehirleri içip kuruturlar. isa aleyhisselam ile eshabı dua ederler. Boyunlarında yara hasıl olup, bir gecede hepsi ölür. Hayvanlar bunları yiyerek çoğalırlar. Pis kokularından dünya yaşanmayacak bir hal alır.

Ye’cüc ve Me’cüc’ün çok eski zamanda, bir duvar arkasında bırakılmış, kıyamete yakın, yeryüzüne yayılacak iki kötü millet olduğu, Kur’an-ı kerimde haber verilmiştir. Arkeolojik araştırmalar, yer altında kalmış şehirleri, dağ tepelerindeki deniz fosillerini bulduğuna göre, o duvarın bugün meydanda bulunması ve insanların çok sayıda olmaları lazım gelmez. Nitekim, bugünkü milyarlarca insan, nasıl iki kişiden meydana geldiyse, o iki milletin de, bugün nerede oldukları bilinmeyen birkaç kişiden üreyerek yeryüzünü kaplayacakları düşünülebilir. (Bkz. Ye’cüc ve Me’cüc)

Üç yerin batması: Hadis-i şerifte; “Kıyametten önce biri doğuda, biri batıda ve biri de Arabistan’da olmak üzere üç yer batması olur.” buyruldu. Üç gece, ardarda ay tutulur.

Hicaz’dan ateşin çıkması: Resululah efendimiz buyurdular ki: “Kıyametten önce, Hicaz diyarından bir ateş çıkar. Basra’da bulunan develerin boyunlarını aydınlatır.” Yani etrafa ışık saçar. Diğer bir hadis-i şerifte; “Ateş zuhur eder. İnsanları bir araya toplar. İnsanlar saf saf olup kaçarlar. Bir deve üstünde iki, üç, dört, beş kişi binip uzaklaşırlar. Kalanların hepsini kuşatır. Onları bir araya toplar. Onların arkalarından gider. Sabah akşam onlardan ayrılmaz.” buyruldu. Bu ateş, bütün alametlerin sonudur.

Hazret-i Mehdi: İsmi Muhammed, babasının ismi Abdullah’tır. Hazret-i Fatıma evladından adil bir devlet reisi ve zamanın halifesi olup, mutlak müctehid derecesine yükselmiş ve veli olan mübarek bir zattır. Allahü teala, dilediği zaman yaratıp insanlara gönderir, İslam dinine yardım için gönderilir. Bir hadis-i şerifte buyruldu ki: “İsmini duyduğunuz kimselerden, yeryüzüne dört kişi malik oldu. İkisi mü’min, ikisi de kafir idi. Mü’min olan iki kişi, Zülkarneyn ile Süleyman (aleyhisselam) idi. Kafir olan ikisi de, Nemrud ile Buhtunnasar idi. Beşinci olarak, yeryüzüne, benim evladımdan biri, yani Mehdi de malik olacaktır.” (Bkz. Mehdi)

Alametlerin hepsinin tamam olmasından sonra misk ve anber kokusu gibi ferahlatıcı serin rüzgarlar esip, bütün müminler vefat eder. Dünyada Allah diyen kimse kalmaz. Kur’an-ı kerimin bütün hükümleri yeryüzünden kalkıp, halkın hepsi cehalette kalır. Yeryüzünde yalnız kafirler kalıp, hayvanlar gibi türlü fesat, zulüm ve çok azgınlık yaparlar. Bütün cihan küfür, sapıklık ve fesat ile dolar. İşte bu halde sura üflenip, onların başına ansızın kıyamet kopar. Hadis-i şerifte; “Kıyamet insanların kötüleri ve kafirler üzerine kopar.” buyruldu. Cennete ve Cehenneme gideceklerin adedi tamam olunca kıyamet kopar.

Surun üflenmesi: Sur, büyük bir boynuz şeklinde olup, vakti gelince, Allahü teala, İsrafil adındaki meleğe emreder. Bir hadis-i şerifte; “İsrafil (aleyhisselam) suru, ağzında lokma gibi tutup, kulağını açıp Allahü tealadan, üflemek için izin bekler durur. Ben nasıl rahat olurum.” buyruldu.

Sura birinci defa üfürüldüğünde, çıkan sesin heybetinden yedi kat göklerde olan melekler ve yedi kat yerde olan mahlukların hepsi, kıyamet koptu sanarak yüzlerinin üstüne düşüp can verirler. Allahü teala Neml suresi 87. ayetinde mealen; “Ey habibim! Sura üfürüleceği günü hatırla ki, o gün (Allahü tealanın diledikleri dışında) göklerde ve yerde olanlar çok büyük korkuda olurlar.” Zümer suresi 68. ayetinde mealen; “Birinci sura üfürüldüğünde göklerde ve yerde olanların hepsi ölür. Allahü tealanın diledikleri müstesna.” buyruldu. Yalnız mukarrebin denilen meleklerden sekiz tanesi kalır. Bunlardan dördü Cebrail, Mikail, Rıdvan ve Azrail (aleyhimüsselam)dir. Diğer dördü, Hamele-i arş melekleridir ki, birisi İsrafil aleyhisselamdır. Allahü tealanın emri ile Azrail aleyhisselam, diğer yedi meleğin de ruhlarını kabzedip alır. Sonra kendi ruhunu alırken bir feryad eder ki, yüksek sesi gökleri geçip yerlere gider. O halde, her canlı ölümün tadını alıp, fani olacaktır. Allahü tealadan başka her şey yok idi ve hepsi yine yok olacaklardır. Kıyamet kopacağı zaman, yıldızlar yerlerinden ayrılıp dağılacak, gökler parçalanacak, yeryüzü ve dağlar da parça parça olacak, hepsi yok olacaklardır. Böyle olacaklarını Kur’an-ı kerim açıkca bildirmektedir. El-Hakka suresi, 13, 14 ve 15. ayet-i kerimelerinde mealen; “Sura ilk üfürülünce, yeryüzü ve dağlar, yerlerinden kaldırılıp silkilecektir. O gün kıyamet kopacak, gök yarılacak ve dağılacaktır.” ve Tekvir suresi 1, 2 ve 3. ayet-i kerimelerinde mealen; “Güneşin karardığı, yıldızların yerlerinden ayrılıp döküldükleri ve dağların dağılıp saçıldıkları zamana...” ve İnfitar suresi 1 ve 2. ayet-i kerimelerinde mealen; “Gökün yarıldığı ve yıldızların dağılıp yok oldukları zaman...” ve Mü’min suresi 16. ayet-i kerimesinde mealen; “Bugün mülk ve tasarruf kimindir?” (Nerededir, gururlu, kibirli cebbarlar, nerededir mülk bizimdir, sizi biz yarattık, diyenler) der. Demek ki, benim ortağım ve benzerim yoktur buyurup, yine kendisi cevap verir ve; “Mülk ve tasarruf ancak, kahhar olan Allah’ındır ve O’na mahsustur.” buyurur.

Sonra bir müddet, bir rivayete göre kırk yıl alemler harap ve ıssız kalır. Kuvvetli bir rüzgar ile yeryüzü öyle düz olur ki, dikili bir ağaç kalmayıp, bir ucundan diğer ucu görünür. Yeryüzü büyük bir meydan haline getirilir. Rengi, beyaz gümüş gibi, gökler de kızıl altın gibi olur. Binlerce yeryüzü genişliğinde mahşer yeri kurulur. Önce ve sonra yaratılanların hepsini alır. Buraya Arasat Meydanı denir. Tekrar dirilme zamanı gelince, Allahü teala yeryüzüne bir yağmur yağdırır. Kırk gün devam eder. Yerin içine işler. Toprağa düşmüş ve parçalanmış cesetler o gün, tam ceset haline gelip, evvelki şekillerini alarak, bakla gibi yeryüzünde biterler. Her beden kendi kemaline ulaşır. Böylece kemikler, etler gaz olduktan sonra hepsi yine bir araya gelecek, herkes öldüğü zamandaki, şekli, boyu ve organları ile mezardan kalkacaktır. Herkesin kuyruk sokumu kemiği değişmez. Başka aza organlar bu kemik üzerine yeniden yaratılır.

Bugün biliniyor ki, Allahü teala, toprak maddelerini, azotlu, fosforlu tuzları, bitki fabrikasında, proteinlere (yumurta akı maddelerine) döndürmekte, bu nebati proteinleri de, hayvan vücudunda, ete ve kemiğe ve aza şekline çevirmektedir. Bugün fen bunu anlayabildiği gibi, katalizör ismini verdiğimiz maddeler yardımı ile, binlerce sene sürecek olan kimya reaksiyonlarını, bir saniyede pek çabuk yapabiliyor. Allahü tealanın, toprak maddelerini, birkaç senede, et, kemik maddelerine çevirdiğini, bugün bildiğimize göre, bir anda da çevireceği, fen yolu ile kolayca anlaşılmaktadır. Allahü teala, toprak maddelerini, bir anda organik hale çevirip, ruhu bu bedene bağlıyarak, ilk ademi yarattığı gibi, kıyamette de, elemanları, bir anda bir araya toplayıp, insan vücudunu yapacak. Bugün, fizik, kimya, fizyoloji ve astronomi gibi ilimlerde Allahü tealanın kudretini iyi anlayan, zeki kimseler, adem aleyhisselamın ve kıyamette bütün insan ve hayvanların topraktan çıkarılacaklarını, bir fen olayı olarak, kolayca anlayabilir. Bir asır evvel, Müslümanlar buna, anlamadan inanıyordu. Artık bugün basit bir fenni olay şeklinde görünüyor ve pek bedihi (açık) olarak inanılıyor.

Birinci surdan sonra Allahü teala, İsrafil aleyhisselamı diriltir ve ikinci defa sura üfürmesini emreder. Nitekim Allahü teala, Zümer suresi 68. ayetinde mealen; “Sonra ikinci defa üfürülünce, o anda bütün ölüler dirilip mezarlarından kalkıp, şaşkınlık içinde, acaba ne olacak diye bekler dururlar.” buyruluyor. Kamer suresi 7. ayetinde mealen; “Kabirlerinden çıkıp, dağılmış çekirgeler gibi, nereye gideceklerini bilmezler.” buyuruyor. İsrafil aleyhisselam, ikinci defa suru öyle yumuşak ve latif üfler ki, surun içinde yerleştirilmiş bulunan ruhlar, hemen ufuklara yayılır ve her ruh kendi bedenini bulur. Koyun sürüsü içinde her kuzu kendi anasını bulduğu gibi, her can kendi cismini bulur. Önce ve sonra yaratılan bütün mahluklar, melekler, huriler, cinniler, şeytanlar, denizde ve karada yaşayan vahşi hayvanlar ve bütün haşereler bir anda tamamen canlanıp, mahşer yerine her taraftan bir anda toplanırlar. Peygamberlerine, velilere, alimlere, salihlere Cennetten elbiseler ve buraklar (binek hayvanları) gelir. Elbiseleri giyip, buraklara binerler. Bunlar Arşın gölgesine gidip minber ve kürsiler üzerinde rahat ve selametle otururlar. Geri kalan mahlukların hepsi aç, susuz, çıplak baş açık, yalın ayak, yaya olarak düşe kalka Arasat Meydanına gelip mahşer yerinde haşrolurlar (Bkz. Haşır ve Neşir). Çok sıkışıp, ayakta dururlar. Başlarına güneş bir mil kadar yaklaşıp sıcaktan tere batarlar. Kimi topuğuna, kimi dizine, kimi göğsüne, kimi boğazına kadar ter içinde kalır. Çokları da ter denizine gömülür. Mahşerde terazi kurulur. Herkes hesaba çekilir. Boynuzsuz koç, boynuzlu koçtan hakkını alır (Bkz. Mahşer). Sual ve hesaptan sonra, müminler Cennete girince, burada sonsuz kalacaklar, Cennetten hiç çıkmayacaklardır. Bunun gibi kafirler de, Cehenneme girince, Cehennemde sonsuz kalacaklar, ebedi azab çekeceklerdir. Bunların azaplarının azaltılması caiz değildir. Allahü teala mealen buyuruyor ki: “Onların azapları hafifletilmeyecek, onlara hiç yardım olunmayacaktır.” (Bakara suresi: 86). Kalbinde zerre kadar imanı olanları, günahları çok ise, Cehenneme belki sokarlar. Günahları kadar azap ederlerse de, sonunda Cehennemden çıkarırlar ve onun yüzünü siyah yapmazlar. Kafirlerin yüzleri ise, siyah yapılır. Müminleri Cehennemde zincirlere bağlamazlar. Böylece kalplerindeki zerre imanın hürmeti, kıymeti belli olur. Kafirleri ise, kelepçe ve zincirlere bağlarlar...
Alıntı:http://www.turkcebilgi.com/
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Sayfa Başına Dön
-->