Elektromanyetik kirlenme


Televizyon antenleri ya da baz istasyonlarının yakınında yaşamak, mikrodalga fırın veya cep telefonu kullanmak sağlığa gerçekten zararlı mı? Bilim hayır dese de...



Telefon, yaşamı uzatıyor mu, kısaltıyor mu? Bu altın soru, halkla bilim insanlarını tartışmalı ortamlarda karşı karşıya getiriyor. Ancak, cep telefonu sayısının Türk aileleri arasında salgın gibi yayılırcasına artmasını engellemiyor. Kültürel ve siyasi anlamda anlaşılmak üzere, Batı Avrupa'da bu yeni statü simgesini en çok kullananlar Finlandiyalılar. Protestolar, telefon sinyallerini ileten ve sıradan meskenlerin çatılarında bile sık sık görülen baz istasyonları ile aktarıcı televizyon antenleri üzerinde yoğunlaşıyor. Söz konusu donanımın yaydığı yüksek frekanslı elektromanyetik dalgalar, gerçekten de baş ağrısından kan kanserine kadar çeşitlenen hastalıklarla rahatsızlıklara yol açıyor mu?

Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, şimdilik sağlığa kalıcı bağlamda zarar veren bir hasara ilişkin bir kanıt yok. Gerçi, böyle bir olasılığı tümden göz ardı etmek olanaksız. Düzenli olarak duyurduğu ilanlarla WHO, halka güvence vermeye çalışıyor ve yalnızca kısmen başarıya ulaşıyor; çünkü, korkuları hepten yatıştıracak "hayır"ı diyemiyor. Şimdiye dek yürütülen çalışmaların sonuçlarına dair belirsizlik havası ortadan bir türlü kalkmıyor. Oysa, 2003'te kesin bir şeylerin söylenebileceği bildiriliyor. Nitekim, Lion merkezli Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi (IARC), büyük bir salgın hastalık araştırması başlatacak. Cep telefonu sahiplerinde, hem başta hem de boyunda, yani elektromanyetizmaya en çok maruz kalan bölgelerde beyin tümörünün gelişme riski hesaplanacak. Çalışmaya, aralarında İtalya'nın da bulunduğu birçok ülke katılacak. İskandinav ülkelerini ilgilendiren bir başka araştırmadaysa, cep telefonu sahiplerinde kan kanseri ve tükürük bezi tümörünün gelişme olasılığı hesaplanacak. İlaçlarla ilgili ileri düzeyde bir araştırma ise, Almanya'da, Aachen'da, elektromanyetik dalgaların çevreye uyumluluğu bağlamında sürdürülüyor.

Bu arada, WHO yetkilileri, büyük harcamalar gerektirmeyen önlemler almanın yararlı olduğunu söylüyorlar: Örneğin, aktarma antenleri ve benzeri tesisler okullardan, hastanelerden uzakta kurulabilir; telefonu kulağa götürmek yerine, Bluetooth teknolojili kablosuz kulaklıklar ya da ucuz kablolu versiyonları takılabilir (yine de telefonun bel hizasında, böbreklere temas etmesini zararlı bulanlar var). Bu bağlamda, Sağlık Yüksek Enstitüsü'nden (İtalya) bir uzman olan Pietro Comba, elektromanyetik kirlilik üstüne yaptığı yakın tarihli araştırmada, cep telefonları, radar, televizyon yayınlarını aktarma antenleri gibi yüksek frekanslar yayan nesneler hakkında yeterli bilgi olmadığını belirtiyor. Bilimsel açıdan kesin verilerin yokluğu huzursuzluğa yol açıyor. Hele yönetmeliklerle düzenlenmemiş donanımların yerleştirilmesiyle birlikte, halk da "elektrokirliliğin" katlanarak artacağı izlenimini edinmişse, işler kötüleşiyor. Huzursuzluğu yerel politik komitelerin etkinlikleri artırıyor. Özellikle, baz istasyonları birinci hedef haline geliyor.

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Sayfa Başına Dön
-->